13 Mayıs 2011 Cuma

KAOLEN

Kaolin, kil mineralleri sınıflandırması içinde bir grup kil mineraline verilen isimdir. Kaolin hammaddesini oluşturan en önemli mineral Kaolinit (Al2Si2O5(OH)4) olup alüminyum hidro silikat bileşimli bir kil mineralidir. Kaolin terimi altında çeşitli jenetik modellerle oluşmuş kaolin türleri ve kaolinitik killer yer almaktadır.

Kristal yapılarına göre yapılan kil sınıflandırmalarında, eş boyutlu ve bir yönde uzamış olanlar Kaolinit grubu olarak diğerlerinden ayrılmaktadır.

Oluşum itibariyle, feldspat içeren granitik veya volkanik kayaçların feldspatlarının altere olarak kaolinit mineraline dönüşmesi sonucu kaolinler oluşmaktadır. Ana kayaç içindeki alkali ve toprak alkali iyonların, çözünür tuzlar şeklinde ortamdan uzaklaşması sonucu Al2O3 içerikli sulu silikatça zenginleşen kayaç kaoliniti oluşturur.
K2O.Al2O3.6SiO2+2H2O------->Al2O3.6SiO2.H2O+KOH
Al2O3.6SiO2.H2O---------------->Al2O3.2SiO2.H2O+4SiO2
Al2O3.2SiO2+H2O+H2O-------->Al2O3.2SiO2.2H2O                 
                                       Kaolinit

ALÇITAŞI (JİPS):

Alçıtaşı kimyasal bileşimi kalsiyum sülfat olan bir mineraldir. Bileşiminde iki molekül kristal suyu bulunan türüne jips ( CaSO4 + 2H2O ) denir.
     Alçıtaşı tabiatta 6 şekilde bulunur. Bunlar; Anhidrit, Bassanit, Jips, Albatr, İpek Jipsi ve Selenittir.
     Doğal anhidrit susuz kalsiyum sülfattır. Doğa da genellikle alçıtaşı ile birlikte yataklandığı görülür. Bazı ülkelerdeki sülfürik asit üretimi dışında yakın tarihlere kadar fazla bir kullanım alanı bulunamamıştır. Ancak 30 yıldan bu yana kimya endüstrisinde ve inşaat malzemeleri yapımında Önem kazanmış bulunmaktadır.
Diğer bir jips çeşidi olan bassanit, anhidrit ile jips arasında ayrı bir mineral fazı oluşturmaktadır.
     Jips doğada bol miktarda bulunur. Çok eski devirlerde jipsi ısıtarak alçıya çevirdikten sonra başta Mısırlılar olmak üzere Asurlular, Çinliler, Yunanlılar ve Romalılar kullanmışlardır. Ancak 1755' de Fransa'da jips kimyasının açıklığa kavuşması ve 1870' de alçı priz geciktirme metodunun bulunmasıyla alçı tüketimi gelişmeye başlamıştır.

Albit

 Sodyum ağırlıklı bir feldspat minerali.
Kimyasal formülü Na Al Si3 O8dir. Molekül ağırlığı yaklaşık olarak 263'tür. Beyaz, gri, yeşilimsi gri, mavimsi gri renklerde bulunabilir. Iyi dilinimlidir. kristal sistemi trikliniktir. Sertligi 6 dir
Türkiye, cam ve seramik sanayisinde kullanılan Albit'in üretiminde, yılda 3 milyon ton ile 1. sırada yer alır. Yurdumuzdaki Albit yatakları, Batı Anadolu’da, Çine-Milas-Yatağan-Bozdoğan yöresinde, Güneydoğu'da Bitlis ve Kuzeydoğu'da Artvin-Şavşat yöresindedir. Bitlis yöresindeki rezervlerde
henüz üretim yapılmamaktadır

10 Mayıs 2011 Salı

TORYUM

R adyoaktif, metalik bir element. Th sembolüyle gösterilir. İlk defâ bir İsveç kimyâcı tarafından 1828 yılında keşfedilmiştir.

Bulunuşu ve elde edilişi: Toryum, lantanoitlerle birlikte bulunur. Ayrıca torit (ThO2) hâlinde de tabiatta mevcuttur. Lantanoitler yanında, monazit kumunda toryum da vardır. Monazit kumu sıcak sülfat asidiyle işleme sokulup soğutulduktan sonra, sülfat çözeltisine oksalat asidi katılırsa, toryum ve bütün lantanoitler oksalatları hâlinde çökerler. Fazla amonyum oksalat katılırsa, toryum kompleks vererek çözeltiye geçer. Çözelti süzüldüğünde toryum ayrılır.

Metalik toryum, ThI4’ün termik parçalanması ile elde edilir. Bundan başka toryum florürün (ThF4) kalsiyumla indirgenmesinden de elementel toryum ele geçer.

Özellikleri: Kurşun yumuşaklığında ve kolay işlenebilen bir metaldir. Atom numarası 90, atom ağırlığı 232,038’dir. Elektron düzeni (Rn) 6d27s2 olup, bileşiklerinde de 4+ değerlikli olur. Erime noktası 1750°C, kaynama noktası 3850°C ve özgül ağırlığı 11,71 gr/cm3tür. Asitlerde ve bazlarda çözünmez. Toryumun Th-223’ten Th-235’e varan on üç tâne radyoaktif izotopu vardır. Tabiî hâlde bulunan yegâne izotop Th-232’dir ki bunun yarılanma ömrü 1,39.1010 senedir.

Kullanılışı: Th’un en çok kullanılan bileşiği ThO2’dir. Bu da toryum hidrooksit veya diğer toryum tuzlarının kızdırılmasıyla ele geçer. ThO2’nin kızdırıldığı zaman neşrettiği ışığın önemli kısmı gözle görülebilen sahada olduğundan, toryum CeO2 ile birlikte aydınlatma gâyesiyle kullanılır. 1800’lerin sonlarında bu maksatla kullanılmaya başlanmıştır. O zamandan bu yana hem sokak lambalarında hem de elektriksiz mahallerde dâhilî aydınlatmalarda kullanılmıştır.

Toryum-232 atom çekirdeği parçalanabilen metal olmamakla birlikte, nötron absorbsiyonu ile uranyum-233’e dönüştürülebildiğinden önemli bir nükleer enerji kaynağı olur. Çünkü tabiatta uranyumdan daha yaygın olarak bulunur.

Metalik toryum, vakum tüpleri için azot ve oksijen giderici olarak kullanılır. Magnezyumla olan hafif ve yüksek sıcaklığa dayanıklı alaşımı roket ve uçakların yapımında kullanılır. Toryum florür yüksek sıcaklık seramiklerinde, toryum oksit nükleer yakıtlarda, tıpta, seramik ve elektronik âlet yapımında kullanılır.

Uranyum

Uranyum kimyasal bir eleman. Sembolü U. Atom ağırlığı 238,2 atom numarası 92 dir. Demir görünüşünde bir madendir, 1800 derecede ergir, atomsal parçalanmada radyumu verir. Son yıllarda teknikte en çok kullanılan elemanlardan biri olmuştur. Periyodik tablonun III B grubundaki aktinitler serisinde yer alan radyoaktif kimyasal element. Yoğun, sert ve gümüş beyazı renginde bir metal olan uranyum tabii elementler arasında atom ağırlığı en yüksek olanıdır.
Periyodik cetvel elementlerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini periyodik olarak gösteren çizelge. Elementlerin fiziksel ve kimyasal özelliklerindeki benzerliklerin araştırılması fizik ve kimyacıları ilgilendirmiştir. Gerçi benzer özelliklerdeki elementlerin sıralanabilmesi için bilinen elementlerin özelliklerinin öncelikle ortaya konulması gerekir. Altın, gümüş, kalay, bakır, kurşun ve cıva gibi elementler eski çağlardan beri biliniyordu.
...Tümünü okumak için linke tıklayınız.
Kimyada “U” sembolüyle gösterilir. 1789’da
M. H. Klaproth tarafından keşfedilen uranyum E.M. Peligot tarafından 1841 yılında uranyum-4-oksitten (UO2) izole edildi. 1896’da Henri Bucquerel uranyumun radyoaktif bir element olduğunu keşfetti. 1934’te Fermi ve çalışma arkadaşları uranyumun ß-ışıması yaptığını buldular. 1938’de Hahn ve Strassmann uranyumu nötronla bombardıman ederek daha hafif elementler elde ettiler.

1939’da
Fermi, uranyumun çekirdek reaksiyonlarının zincir reaksiyonları olduğunu söyledi. 1939 yılında araştırmacılar U235’in fisyon reaksiyonu verebileceğini gösterdiler. 1942’de nükleer zincir reaksiyon yapıldı. Uranyumdan yapılmış atom bombası 1945’te kullanıldı

BOR

Bor, sembolü B olan atom numarası 5 olan element. Bor trivalent nonmetalik bir element olup boraks ve uleksit bileşiklerinde çokca bulunur. Bor dunya da serbest element olarak bulunmaz. Boronun bir cok allotropu vardır; amorf katı bor kahverengi renkte bir toz iken, sağlam kiristalli bor siyah, sert (Mohsh ölçeğinde 9.3), oda sıcaklığında zayıf iletkendir
Bor mineralleri, sanayide sayısız denicek kadar çok çeşitli işlerde kullanılmaktadır. Bor minerallerinden elde edilen boraks ve asit borik; özellikle nükleer alanda, jet ve roket yakıtı, sabun, deterjan, lehim, fotoğrafçılık, tekstil boyaları, cam elyafı ve kağıt sanayinde kullanılmaktadır. çok mükemmel bir kristaldir

Üretim için kullanılan diğer bir yöntem de şudur. A.B.D. Kaliforniya'da bazı tuzlu su çözeltilerinde % 1,5 kadar boraks bulunur. Borakslı göllerden itibaren sadece bir kristallendirme işlemiyle elde edilen üründe, sodalı su ile yapılan tekrar kristallendirmeler yardımıyla saf hale getirilir. (Borik asitin zayıf bir asit olması nedeniyle boraks, su etkisiyle kısmen hidrolize uğrar; olayısıyla meydana gelen boraks kristallerinin bir kısmının hidrolizini önlemek için, boraksın sodyum karbonat eşliğinde kristallendirilmesi gerekir.) (3-5).

Türkiye'de büyük çapta boraks üretimi, 1968'de Bandırma'da Etibank Boraks ve asitborik fabrikalarında önce kolemanitten başlayarak yapılmıştır. Öğütülmüş kalsine kolemanit, Na2CO3 ve NaHCO3 ile reaksiyona sokulur, reaksiyon sonucu oluşan CaCO3 çamurunun süzülmesiyle geriye kalan ana çözelti kristallendirilir, ayrılan kristaller kurutulur ve torbalanır.

DEMİR

D emir, dünyada oksijen, silisyum ve alüminyumdan sonra en bol bulunan element. Fe sembolü ile gösterilir. Ağır metallerin en önemlisidir. Yer kabuğunda % 4,2 nisbetinde bulunur.

Özellikleri


Periyodik sistemin VIII B grubunda bulunur. Atom numarası 26, atom ağırlığı 55,85, özgül ağırlığı 7,86 g/cm3tür. Erime sıcaklığı 1535°C, kaynama sıcaklığı ise 2740 (3000) °C’dir. Brinel sertliği 6,7’dir. Dört tane kararlı izotopu vardır. Bunlar 54, 56, 57 ve 58 kütle numaralıdır. Elektron düzeni (Ar) 3d6 4s2, bileşiklerindeki değerliği 2+, 3+ ve az olarak da 4+’dır.

Lületaşı

Lületaşı İşlenmesi kolay beyaz renkli, gözenekli bir mineral. Lületaşının dünyada en çok bulunduğu yer Eskişehir'dir. Bu ilimize bağlı Sepetçi köyünde bol miktarda bulunan lületaşı, umumiyetle pipo, sigara ağızlığı tesbih, biblo ve süs eşyası imalinde kullanılır.

Toprak içinde, geniş damarlar içinde serpilmiş çakıl kümeleri halinde bulunan lületaşının, ana maddesi hidratlı bir magnezi silikattır.

Emici özelliği olması dolayısıyla, ağızlık ve pipo yapımında birinci sınıf malzeme sayılmaktadır. Tütünün meydana getirdiği nikotini bir filtre gibi emen lületaşı, zamanla sarımtrak bir renge girer.

Ülkemizde ilk defa bulunduğunda devlet tarafından işletilen lületaşı ocakları, bir müddet sonra özel sektöre devredilmiştir. Günümüzde, lületaşının bol miktarda bulunduğu Sepetçi ve civar köylerde 300'den fazla lületaşı ocağı bulunmaktadır. Çıkarılan taşlar, yine aynı bölgede mevcut bulunan atölyelerde işlenmektedir. Bölge halkının başlıca geçim kaynağı olan lületaşı, ülkemize büyük ölçüde döviz kazandırmaktadır.

Kalite bakımından, sıra malı, birim malı, parçalı pamuklu, taneli dökme ve çeltiz dökme gibi beş cinse ayrılan lületaşı; Fransa, Yunanistan, İspanya ve Güney Afrika ile ABD'de az mikdarda bulunmaktadır.

TUZ

Tuz yaşamsal öneminden ötürü çok iyi bilinen ve günlük olarak sık kullanılan bir mineraldir. İnsanın tuzu kullanmaya başladığı zaman kesin olmamakla birlikte, tuzla tanışması oldukça eskiye, M.Ö. 10000 yılına gider. Çin’de M.Ö. 3000 yıllarında tuz üretildiği hesaplanmaktadır. Tuzla ilgili ilk yazılı belgeler M.Ö. 2250 yıllarına dek uzanır. Tuz ticareti önemli kervan yollarını doğurmuştur. Heredot zamanında Suriye limanlarıyla, İran Körfezi arasında tuz ticareti çöl üzerinden yapılmaktaydı. Dinyeper nehri kolları üzerinde tuz kaynakları, güney Rusya’da yaşayanlarla Egeliler arasında ticaretin gelişmesini sağlamıştır. Bazı yerlerde tuz para yerine geçmiştir, Romalı askerlere tuz satın  almaları için aylık (Salaria) verilmiştir. Orta çağda ise maden üretimi durdurulmasına karşın tuz üretimi sürdürülmüştür. Bu olayda tuzun önemi konusunda açık bir göstergedir.
      Türkiye’de de tuz üretimi oldukça eskilere uzanır. Çankırı, Tepesidelik, Kağızman, Tuzluca gibi yatakların en az 1000 yıldan beri işletildiği düşülmektedir.
    Anadolumuzda ismini tuz’dan alan birçok yerleşim birimi saymak mümkündür. Tuzla, Tuzluca, Tuzhisar, Tuzlagözü köyü, Tuzla deresi, Tuzköy, Tuzçullu gibi yerleşim birimleri bunlardan sadece bir kısmıdır.  Fransızların Sel, İtalyanların Sal, İngilizlerin Salt, Almanların Salz kelimeleri, esas itibarıyla tuz anlamına gelen Latince Sal kökünden gelmektedir.
            Türkçemizde kökü Latinceden gelme, tuzla ilgili birçok sözcükler farkında olmadan kullanılmaktadır. Latince Salsun salça olarak, tuzun çeşnilendirilmişi anlamına gelen Salcicius kelimesi Sosis olarak dilimize geçmiştir. Kullanmakta olduğumuz Salamura kelimesi latince “Salmacudus” Sal ve Maria kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiş olup, tuzlu su anlamını taşımaktadır.
         
            Ekonomik bir değer taşıyan tuz kaynakları katı ve sıvı olarak ikiye ayrılmaktadır. Tuz sıvı halde denizlerde, tuzlu su kaynaklarında ve katı halde kaya tuzu şeklinde bulunmaktadır.
            Tuz doğada sıvı ve katı olarak bulunmaktadır. Türkiye’de ve dünyada tuz Deniz, Kaya, Kaynak ve göl  olmak üzere dört şekilde çıkartılmaktadır.

Cıva

Cıvanın atom numarası 80, atom ağırlığı 200.59, donma noktası -38.84°C, kaynama noktası 356.95°C ve yoğunluğu 13.546 g/cm3 (20°C)’tür. Fazla uçucu olmamakla berâber, (buhar basıncı 25°C’de 0.0018 mm Hg)buharı çok zehirlidir. Uzun zaman cıva ile temas etmek kronik zehirlenmeye sebeb olur. Bunun sonucu iştahsızlık, salya çoğalması, böbrek tahribatı, sinir bozukluğu ve kansızlık gibi hastalıklar meydana gelir. Elektrik iletkenliği azdır.

Elementlerin peryodik cetvelinde 2B grubundadır. Yedi tâne kararlı izotopu vardır. İzotoplarının atom ağırlığı 196 ile 204 arasındadır. İzotoplar içinde, yüzde olarak en çok 202 izotopu mevcuttur. Oksidasyon sayısı (+1) ve (+2) dir. Sıvı hâlde genleşmesi büyüktür. Bu yüzden termometrede kullanılır. Yüzey gerilimi oldukça yüksek olduğundan camı ıslatmaz. Saf cıva, âdi sıcaklıkta, oksijenden, karbondioksitten ve amonyaktan müteessir olmaz. Yüksek sıcaklıkta cıva oksit (HgO) hâline geçer. Fakat 500°C’de tekrar cıva ve oksijen hâline döner. Kükürt ve halojenler cıva ile reaksiyon verir. Cıvaya nitrat asidi ve derişik sülfat asidi etki eder. Hidroklorik asit az etki eder. Cıvanın kimyâsal ve fiziksel özelliklerinden dolayı fen adamları cıva üzerinde uzun çalışmalarda bulunmuşlardır. İlim adamı Edison da bu madde üzerinde pekçok çalışmalar yapmıştır. Edison’un cıva hakkındaki görüşünü mesâî arkadaşı Martin Andre şöyle nakletmektedir:

Linyit

Linyit, Türkiye’de de bol miktarda çıkarılmaktadır. Linyit kömürüne Trakya ve Anadolu’nun hemen hemen her yöresinde rastlanmakta olup, en önemli havzaları, Soma, Tunçbilek, Seyitömer, Çan, Muğla, Beypazarı, Erzurum ve Afşin-Elbistan bölgeleri teşkil etmektedir. Bugün için bilinen linyit rezervi 7939 milyon tonu geçmektedir. Bu miktarın 4211 milyon tonu görünür, 2213 milyon tonu muhtemel, 524 milyon tonu mümkün rezervdir. Türkiye’de çıkarılan linyit kömürünün kalori değeri ortalama, kilo başına 3500 kilokaloridir. Yurdumuzdaki linyit yatakları küçük, fakat sayıca fazladır. 56 ilimizde linyit mâden yatakları vardır. Bu yataklar, devlet ve özel teşebbüs tarafından işletilmektedir. 1993 yılı istatistiklerine göre, memleketimizdeki senelik linyit üretimi yaklaşık 49.000.000 tondur.

KÖMÜR

Enerji ihtiyacının yerli kaynaklardan karşılanması politikası kapsamında da son 3 yılda yapılan kömür arama projeleri kapsamında (özellikle derin sondajlar yaparak) 20-25 yıldır değişmeyen 8.3 milyar ton kömür rezervi,
300 bin metre sondaj yapılarak ve 2,3 milyar ton yeni kömür rezervi bulunarak yüzde 28 oranında arttı.

6 Mayıs 2011 Cuma

KOBALT (Co)

Yüksek sıcaklıklarda tane büyümesini yavaşlatır bu nedenle daha çok hız çeliklerine ve sıcağa dayanıklı çeliklere ilave edilir.

ALÜMİNYUM (Al)

En güçlü deoksidandır. Isıtmada tane kabalaşması ve yaşlanmayı azaltır. Tane inceltici özelliğe sahiptir.

WOLFRAM (W)

Wolfram; çeliğin dayanımını artıran bir alaşım elementidir. Takım çeliklerinde, kesici kenarın sertliğinin muhafazasını, takım ömrünün uzamasını ve yüksek ısıya dayanımını sağlar. Bu sebeple özellikle yüksek hız çeliklerinde, takım çeliklerinde ve ıslah çeliklerinde, alaşım elementi olarak kullanılır. Yüksek çalışma sıcaklıklarında, çeliğin menevişlenip sertliğini kaybetmemesini sağladığından, sıcağa dayanımlı çeliklerin yapımında kullanılır.

MANGAN (Mn)

Yapıya genellikle cevher halinde iken girer. Mekanik özellikleri iyileştirmesi dolayısıyla ayrıca da ilave edilir, temel alaşım elementi olarak da kendisini gösterebilir. Genel olarak sünekliği azaltmakla birlikte çeliğin dayanımını artırır özelliğe sahiptir. % 3 Mn miktarına kadar, her % 1 Mn için çekme dayanımı yaklaşık 100 Mpa kadar artar. % 3 - 8 arası artış azalır. % 8 den itibaren düşüş görülür. Çeliğin dövülebilirliği ve sertleşebilirliğini iyileştirici özelliktedir. Kaynak kabiliyetini etkilemez ve kaynaklanabilir malzemeler içinde % 1.6 oranına kadar yükseltilebilir. Manganın iyi yöndeki etkisi karbon oranının artmasıyla birlikte artar.

FOSFOR (P)

Mevcudiyeti ile malzeme tokluğunu düşüren, zararlı etkiye sahip bir elementtir. Çeliğin dayanımını ve sertliği artırıcı özelliği olmasına karşın süneklik ve darbe dayanımını düşürür. Bu etki yüksek karbonlu çeliklerde daha net görülür. Çelik içerisinde mümkün olduğunca düşük olmasına çalışılır ve kükürtle birlikte fosfor azlığı malzeme kalitesinde birinci kriterdir.

Kükürt

Kükürt, periyodik çizelgenin IV. grubunda yer alan sarı renkli ametal element (simgesi S, atom sayısı 16, atom ağırlığı 32,06). İki allotropu (her ikisi de sarı renkli rombik kükürt ve monaklinik kükürt) bulunan kükürte hem serbest halde, hem de sülfitler ve sülfatlar halinde, özellikle Akdeniz çevresindeki bölgelerde, sıcak su kaynakları çevresinde ve genellikle volkanik alanlarda, daha az ölçüde de tortul kayalarda rastlanır. Bazen önemli derinliklerde, aşırı ısınmış buhar aracılığıyla hazırlanır. Sıvı kükürt bir havuzda toplanır ve yüzeye, kimyasal açıdan katışıksız halde pompalanır: Frasch yöntemi. Ayrıca bazı doğal gazlarda hidrojen sülfür (HLS) biçiminde derastlamr. Tepkime gücü yüksek olan metallerin çoğuyla birleştiğinden çok sayıda bileşiği bulunan kükürt, özellikle sülfürik asit üretiminde bileşikleri de kauçuk, boya, gübre, böcek ilaçları üretiminde ve ilaç sanayiinde kullanılırlar.

Perlit

Dünyadaki perlit rezervlerinin yarısından çoğu Türkiye’de bulunur. En önemli perilt yatakları; Cumaovası, Manisa, Biga, Soma, İzmir-Dikili, Konya ve Erzincan- Mollaköy’de bulunmaktadır.

2001 yılında 3 milyon dolar olarak gerçekleşen perlit ihracatında Belçika-Lüksemburg, Hindistan ve Fransa ilk sıralarda yer almaktadır.

Selestit (Stronsiyum Sülfat)

Türkiye’nin bilinen ekonomik yatakları Sivas’ın Akkaya köyündedir. Görünür rezerv 600.000 ton ve toplam potansiyel rezerv 2 milyon tonun üzerindedir.

Türkiye selestit ihracatı, dünya selestit ihracatının büyük bir bölümünü oluşturur.
Türkiye’de ki en önemli üretici firma Barit Maden A.Ş.’dir ve üretimin tamamını ihraç etmektedir.

2001 yılında selestit ihracatımız bir önceki yıla göre büyük bir artış gösterek 4 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. G. Kore, Almanya, Japonya ve Hindistan alıcı ülkeler olmuştur.

Bentonit ve Kaolin

Türkiye’de bilinen bentonit yatakları Edirne-Enez, Çankırı, Tokat-Reşadiye, Ankara-Kalecik ve Giresun-Tirebolu’da bulunur. Türkiye’de dövülmüş bentonit üretimi geçen 20 yıl süresince düzenli olarak artmıştır. 2001 yılı bentonit ihracatında, Almanya, Fransa, İngiltere ve İtalya ilk sıralarda yer alan pazarlarımızdır.

Başlıca kaolinit grubu kil minerallerinden oluşan bir kayaç olan kaolin özellikle seramik, kauçuk, çimento ve kozmetik sanayinde genellikle dolgu ve kaplama maddesi olarak kullanılmaktadır.

Türkiye’deki kaolin rezervleri Marmara Bölgesinde Balıkesir ilinde, Nevşehir, Bolu Niğde, Çanakkale, Eskişehir ve Doğu Karadeniz Bölgesinde yer alır.

2001 yılı kaolin ihracatı 5 milyon dolar olarak gerçekleşirken, İspanya, Tunus ve Birleşik Arap Emirlikleri önemli pazarlarımız olmuştur.

Barit


Türkiye dünya toplam barit rezervinin yüzde 2,1’ine sahiptir. Bu rezervler dövülmüş, ufalanmış veya ham, iyi kalitede barit içerir. Barit yatakları Konya, Maraş, Muş, Antalya ve Kütahya’da yer alır.

En önemli barit tüketicilerinin yakınında yer alan Türkiye, ihracat için iyi imkanlara sahiptir. 2001 yılında barit ihracatımız mevcut pazarlara artarak devam etmiş, Rusya, Suriye, Yunanistan ve Romanya ilk sıralarda yer almıştır.

Pomza

Türkiye, pomza rezervleri açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Araştırma yapılmış alanlarda yaklaşık 3 milyar m3’lük pomza rezervi olduğu tahmin edilmektedir. Rezervler İç Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Mevcut yataklar Orta Anadolu’da özellikle Ürgüp Avanos ve Kayseri’nin Talas-Tamarza-Develi bölgesinde yoğunlaşmıştır. Ayrıca Doğu Anadolu bölgesinde Bitlis, Van, Ağrı, Kars, Ankara, Isparta ve Muğla illerinde bulunur.

Tekstil sektöründeki eğilimlere bağlı olarak değişim gösteren pomza taşı ihracatımız, tekstil sektöründeki daralmanın etkisiyle düşüş trendine girmiştir. 2001 yılı pomza ihracatımız 5 milyondolar olarak gerçekleşmiştir. İhracat yaptığımız önemli ülkeler Hollanda, ABD Fas ve Tunus’tur.

Mermer ve Diğer Doğal Taşlar

Türkiye’nin görünür, muhtemel, mümkün doğal taş rezerv toplamı 5,2 milyar m3-13,9 milyar ton civarındadır. Bu rezervin büyük bir bölümü Afyon, Balıkesir, Muğla, Eskişehir, Denizli, Tokat, Çanakkale, Konya, Bilecik, Kırşehir ve Elazığ illerinde bulunur.

Türkiye’de üretilen mermer çeşitleri arasında Afyon Beyazı, Bilecik Pembe, Marmara Beyazı, M.Kemalpasa Beyazı, Karacabey Siyah, Elazığ Vişne, Denizli Traverten ve Trakya Graniti örnek verilebilir.

Ülkemizde mermer üretiminde faaliyet gösteren 20 civarında entegre tesis, orta büyüklükte 40 işletme ve 1500 civarında irili ufaklı atölye yılda 1,2 milyon ton mermer işletmektedir.

Mermer, blok veya kesilmiş-parlatılmış olarak ihraç edilmektedir. İhracat değerlerinde katma değeri en yüksek ürün işlenmiş ürünlere aittir. Sektörün ihracat potansiyeli, yatırımlara paralel olarak hızla gelişmektedir. Özellikle işlenmiş mermer ihracatı sürekli artış içindedir. 2001 yılında toplam doğal taş ihracatımız bir önceki yıla göre değer bakımından yüzde 20 oranında artarak 223 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu değerin 154 milyon doları işlenmiş mermere, 53 milyon doları blok mermer ihracatına, 16 milyon doları ise granit ve diğer sert taşların ihracatına aittir. İşlenmiş mermer ihracatında en önemli pazarlar ABD, İsrail, Türkmenistan, Suudi Arabistan ve İspanya olmuştur.

Ham-plaka ve blok mermer ihracatın en fazla artış gösterdiği ürün grubudur. Bu ürünlerin 2001 yılı ihracatı, yüzde 77’lik artışla 53 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. İspanya, İtalya, Çin ve Almanya en önemli pazarlardır.

2001 yılında 16 milyon dolarlık granit ve sert taş ihracatı gerçekleştirilmiştir. Bu ürünlerde en önemli alıcı ülkeler Almanya, İtalya ve Yunanistan olmuştur. Granit, ihracatı yeni gelişmekte olan bir sektör olmakla beraber bu alandaki yatırımların artmasıyla, ihracat değerlerinde de artış beklenmektedir.

Feldispat

Feldispat cam sanayii, seramik sanayi, kaynak elektrodları ve boya sanayinde kullanılan önemli bir endüstriyel ham maddedir.

Türkiye 130 milyon tonluk rezervle dünya toplam rezervleri içinde yüzde 10’luk paya sahiptir. Önemli feldispat yatakları Manisa, Demirci, Kütahya-Simav, Aydın-Çine ve Muğla-Milas bölgelerinde yer alır.

Türkiye’de feldispatın büyük bir kısmı özel sektör tarafından üretilmekte ve yüzde 90’ı ihraç edilmektedir. Feldispat ihracatında, ihraç edilen en önemli ürün ham feldispatın dışında öğütülmüş feldispat ve yüzdürülerek arıtılmış feldispattır.
1990 yılından itibaren düzenli bir şekilde artan feldispat ihracatımız 1999 ve 2000 yılındaki artışın aksine 2001 yılında yüzde 30’luk düşüşle 27 milyon dolar olmuştur. Feldispat ihracatı yaptığımız ülkeler arasında İtalya, İspanya ve Endonezya ilk sırada yer almaktadır

Çinko

Çinko, kullanım açısından demir dışı metaller içerisinde alüminyum ve bakırdan sonra gelen en önemli üç metalden birisidir. En çok galvanizlemede kullanılmakla beraber, pirinç alaşımı ile döküm kalıpları yapımı, çinko oksit yağlı boya ve lastik üretimi kullanıldığı diğer alanlardır.

Türkiye’nin çinko rezervi yaklaşık 2,7 milyon tondur. Türkiye’nin dünya çinko rezervindeki payı yüzde 2,07 olmasına karşın cevher üretimi ancak yüzde 0,28 civarındadır. Oksitli cevher yatakları Orta Toroslarda Zamantı (Kayseri-Niğde-Adana) bölgesinde yer alır. Ayrıca Konya, Malatya, Bingöl ve Bitlis’te küçük rezervler bulunmaktadır.

Türkiye’de yılda yaklaşık 40.000 ton çinko metali üretme kapasitesine sahiptir. Bu üretimin yarısı iç piyasada tüketilmekte, kalanı ise ihraç edilmektedir. İhracat, üretimdeki artışa parelel olarak artış göstermektedir. Ülkemizdeki en önemli çinko üreticisi Çayeli Bakır İşletmeleri’dir.

2001 yılında 18 milyon dolarlık çinko cevheri ve konsantreleri ihraç edilmiştir. İhracatta Yunanistan, Belçika-Lüksemburg, Bulgaristan ve Finlandiya ilk sıralarda yer almaktadır.

Bakır

Endüstride yaygın olarak kullanılan bakırın başlıca kullanım alanları, elektrik-elektronik, inşaat, ulaşım, kimya, kuyumculuk ve boya sektörleridir.

Türkiye’nin görünür bakır rezervi 3,7 milyon ton metal bakır, toplam rezerv miktarı ise 15,8 milyon tondur. Türkiye bakır rezervi bakımından üç önemli bölgeye sahiptir; Doğu Karadeniz, Güneydoğu Anadolu ve Trakya.

Bugün Türkiye’nin bakır cevheri üretiminin büyük bir çoğunluğu özel sektör tarafından gerçekleştirilmektedir. En önemli üretici aynı zamanda blister bakırın tek üreticisi olan Karadeniz Bakır İşletmeleridir. Çayeli Bakır İşletmesi, Etibank Küre Bakırlı Pirit İşletmeleri de bakır üretimi yapan diğer önemli işletmelerdir.

2001 yılı bakır cevherleri ve konsantrelerine ait ihracatımız 34 milyon dolar düzeyinde gerçekleşirken, Bulgaristan Japonya, Çin ve Finlandiya en önemli pazarlar olmuştur.

Manyezit

Özellikle ısıya dayanıklı refrakter malzeme yapımında kullanılan manyezit, ülkemizin dünya maden sektöründe rekabet edebileceği madenlerden biridir. Dünyadaki önemli rezervlerden birine sahip olan Türkiye’nin manyezit rezervi 168,4 milyon tondur. Bu rezervin büyük bölümü Kütahya-Eskişehir üçgeninde yoğunlaşmaktadır. Bunun yanısıra Erzincan ve Çanakkale’de de mevcut yataklar bulunmaktadır.

Türkiye’de en önemli manyezit üreticisi Kümaş Kütahya Manyezit İşletmesidir. Çitosan Konya Krom Manyezit Tuğla Sanayi’de diğer önemli üreticilerden biridir.
İhraç ettiğimiz manyezit ürünleri arasında tabii magnezyum karbonat ve ateşe dayanıklı tuğla en büyük paya sahiptir.

2001 yılında manyezit ihracatı yüzde 3’lük artışla 36 milyon dolar olarak gerçekleşirken, Avusturya, Ukrayna, İran ve İspanya en önemli alıcı ülkeler olmuştur.

Toryum Varligimiz:

 Bu maden, roket ve uçaklarin imalinde, seramik ve elektrik aletleri yapiminda, aydinlatmada kullanilmaktadir. Çok önemli kullanildigi alan ise nükleer enerji sanayiidir. Nötron absorbsiyonu ile (uranyum-223'e) dönüstürülerek nükleer enerji kaynagi olarak kullanilmaktadir. Dünya toryum rezervinin büyük (1/2) bir bölümüne sahip olmamiza ragmen, uzun yillardan beri bir türlü nükleer santraller insa edemedik. Çünkü; birileri, "nükleer santralleri içine sindirememektedir." Disaridan pahali enerji ithali, sanayiye en pahali enerji satmayi, halkin fakirlesmesini içlerine çok güzel sindirmektedirler. Enerji açiginin kapatilmasi için acilen bu santrallerin de devreye girmesi, millî bir borçtur.

Krom (Kromit) Varligimiz:

 Bu maden, ülkemizin önemli yeralti kaynaklarindan biridir. Krom üretimi bakimindan dünyanin önde gelen ülkeleri arasindayiz. Dünya rezervinin %10'u Türkiye'de bulunmaktadir. Bulgular, bu payin %10'un üzerine çikabilecegi yönündedir. ½unu kesinlikle unutmamamiz gerekir. Maden varligimiz yabancilar tarafindan arastirilip tespit edilmis ancak daima, kasten, bilerek rezervler düsük gösterilmistir. Tipki verimli petrol kuyularinin, "petrol yok" yalani ile kapatildigi gibi. Onun için bugün, ülkede bilinen ve tespit edilen maden varligimiz daha genis rezervler ihtiva etmektedir. Borda Türkiye, dünyada tekel durumunda oldugu halde yabanci sirketler kasten, "Türkiye'de bor tükenmistir, çok az rezerv vardir." v.s gibi yillarca rapor yayinlamislardir.

"Krom cevheri, dünya sanayiinin vazgeçilmez bir üretim girdisidir. Atmosfer korozyonuna, kimyasal etkilere, asinmaya karsi yüksek direnç göstermesi, çok sert olmasi sebebiyle çelik ve öteki minerallerin korunmasinda kaplama olarak yaygin bir sekilde kullanilir. Silâh sanayiinin, ikamesi olmayan çok önemli bir girdisidir."

Türkiye, dünyanin en büyük kromit ihraç eden ülkesidir. Türk kromitleri, dünya krom pazarlarinda her zaman üst seviye fiyatlarla talep edilen, kaliteli, metalürjik kalite cevherler olarak aranmaktadir.

Ülkemizin, bu cevherden maksimum fayda saglayabilmesi için, kaynaklarin (ferrokrom ve paslanmaz çelik) üretimine yönlendirilmesi, bu sanayinin acilen kurulmasi sarttir. Türkiye'nin, paslanmaz çelik tüketimi 100.000 ton/yil civarindadir. (Yillik 200 milyon- 1 milyar dolarlik ithalat söz konusudur.)

Altin Varligimiz:

 "Türkiye, günümüzde isletilebilir önemli miktarda altin rezervine sahip oldugu halde, bunlardan yararlanamayan dünyadaki tek ülkedir. Oysa bilinen sahalarin isletmeye alinmasiyla Türkiye, Avrupa'nin en fazla altin üreten ülkesi olma potansiyeline sahiptir. Söz konusu potansiyel, devreye sokuldugunda ortalama 160 ton/yil altin ithalatimizin tamami, yurt içindeki üretimle karsilanabilir hale gelecektir. Türkiye, altin potansiyelinin tahmini amaciyla yapilan arastirma sonucuna göre 6500 ton ve üstü rakamlara ulasabilecegi hesaplanmistir. 6500 tonluk rezervin (300 dolar/ONS) fiyatiyla degeri, yaklasik 70 milyar dolardir. Ülke ekonomisinde yaratacagi katma deger ise bunun 5-6 katina kadar çikabilir."

Bor Madenleri Kaynagi

 Son zamanlarda gelisen teknoloji, bor mineralini bütün sanayi dallarinin, vazgeçilmesi mümkün olmayan ve alternatifi de bulunmayan temel girdileri konumuna getirmistir. Petrolün alternatifi bor cevheridir. Fakat borun su anda bir alternatifi yoktur ve olacagi da mümkün görülmüyor. Yeralti kaynaklarimizin basinda bor cevheri gelmektedir. Dünya bor rezervinin % 80'den fazlasina sahip bulunmaktayiz. Rezerv ve kalite yönünden dünyada tekel durumundayiz. Bazi ileri teknoloji ürünlerinin (bilgisayar, cep telefonu v.s.) imalinde, uzay sanayiinde Türk borlari, olmazsa olmaz bir öneme sahiptir. Türk bor kaynaklari, dünyanin asgarî 400 yillik ihtiyacini karsilayacak kapasitededir. Bu bilginin sahibi olan konunun arastirmaci ve uzmanlarina göre, Anadolu'daki bu madenin miktari 10 milyar ton civarindadir. (Bugünkü fiyatlara göre 15-20 trilyon dolar.) Bu çok degerli cevher, ülke topraklarinin altinda, bu azîz milletin kalkinma ve refahina sunulmayi dört gözle beklemektedir. Dahilî ve haricî ihanet çeteleri, petrolde oldugu gibi bu serveti de esir almis bulunmaktadirlar. Isletilmeyen, isletilmesine mani olunan madenlere "esir madenler" denilmektedir.
Bor; sanayinin her dalinda, su anda 450 çesitten fazla mamül maddenin üretiminde kullanilmaktadir. Dayanikliligi ve sertligi saglamada, ara ürün olarak kullanilmaktadir. Isiya son derece dayaniklidir. ABD roketlerinde Türk borlari kullanilmaktadir. Radar dalgalarini emdigi, absorbe ettigi için hayalet uçaklarinin imalinde kullanilmaktadir. Sadece ABD de 600'den fazla proje, bor'un yakit olarak kullanilmasi ile ilgili patent almistir. Borla çalisan otomobiller üretime girmistir.


"Bor minerali, ayni zamanda alternatif yakit teknolojisinin birincil arastirma ve kullanim kaynagidir. Hava, ulasim ve savas uçaklari ilk defa ses üstü hizlara borlu yakitlar sayesinde ulasmistir. Savas basligi tasiyan füzelerin kullandigi yakit, uzaya gönderilen uydulari yörüngelerine tasiyan ve oturtan roket motorlari, borlu yakitlar kullanirlar. Yapilan arastirmalar bor mineralinden sifir emisyonlu, çevre dostu bor motorlarinin üretim ve kullaniminin önünü açmistir. Bor, Ingiltere, Fransa ve özellikle ABD'de askerî arastirmalarin yogunlastigi bir mineraldir. Son yillarda borun problemsiz bir yakit olarak, özellikle süpersonik ve hipersonik hizlara ulasan uçaklarda kullanildiginda süphe yoktur. (Bor Gerçegi) isimli eserin ön sözünden-Eti Holding Bas Müf. M.M. Çinki"

TÜRKİYEDEKİ YERALTI KAYNAKLARI

Türkiye'de Petrol Varligi: Dahilî ve haricî vatan hainlerinin, yillarca Türkiye'de petrolün bulunmadigi, çok az olan rezervlerin de çok derinde olmasi sebebiyle ekonomik olmadigi, ihtiyaçlari karsilamaktan çok uzak oldugu yalanlari ile ülke insani, uyutulmaya çalisilmistir. Türkiye, güneyde, doguda, kuzeydoguda, kaliteli ve çok büyük petrol rezervlerine sahip ülkelerle komsu bulunmaktadir. Bulundugu cografî konum itibariyle petrol olmadigini iddia etmek ya akil noksanligina ya da vatan hainligine delâlet eder. Türkiye petrolündeki oyunlar, ikinci sikki temsil eden ihanet çetesinin eseridir.

Ankara Ticaret Odasi (ATO) Baskani sayin Sinan Aygün 04.03.2002 tarihli bir mektupla, Devlet Güvenlik Kurulu (DGK) üyesi ve Genelkurmay Baskani sayin org. H. Kivrikogluna "Petrol ve TürkiyeÜzerine Oynanan Oyunlar" basligini tasiyan resmî bir rapor sunmustur. Sayin Aygün, ATO'nun yayinlarindan (kitaplardan) bazilari ile bu mektubu ve raporu bize de göndermek lütfunda bulunmuslardir. Kendilerine tesekkür ve saygilarimi sunarim.

Rapordaki çok önemli gerçekleri, özetler halinde sunuyorum:
"... En güvenilir yöntem olan uzaydan, uydu vasitasiyla yapilan arastirmalarda, yerküresinin haritasi çikarilmistir ve 5000 metre derinlerde, çok büyük rezervler tespit edilmistir. Bu rezervlerin büyük bir kismi ise Türkiye topraklari üzerindedir.
Nitekim bu tespitler birçok kaynak tarafindan da dogrulanmistir. 1970'li yillarin ortalarinda dünyanin dev petrol sirketleri, Türkiye üzerinde uzaydan uydu ile petrol arastirmasi yapmislardir (genelkurmayin izni ile). Arastirma sonucunda Türkiye'nin 5000-5500 metre derinliklerinde, çok zengin petrol yataklarinin oldugu ortaya çikmistir.

Türkiye'de 20 yil müddetle Shell firmasinin Arastirma Genel Müdürlügünü yapmis olan Antony Hages sunlari söylemistir: "Petrol ile ilgilenen herkes bilir ki; Türkiye, bir petrol okyanusu üzerinde oturmaktadir."
Türkiye'de büyük rezervler oldugunu ortaya koyan tespit ve açiklamalar vardir.

Bunlardan birkaç örnek:
-Hakkâri'de TPAO-Avusturya ve ABD tarafindan açilan ve "burada petrolyok" denilen kuyuda, son derece yüksek ve kaliteli rezerv bulundu.
-Arce sirketi tarafindan 10 yil önce kapatilan kuyuda, Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesinin en zengin yatagi bulundu. (Cumhuriyet Gazetesi)
-Hava Kuvvetleri Komutani, Cumhur Asparuk: "Birakin Afganistan'i, Türkiye'ye bakin. Dünyanin en zengin petrol yataklarinin Türkiye'de oldugunu biliyor musunuz?" (Star Gazetesi)
-Ceylanpinar yakinlarinda 2.5 milyar varillik rezerv tespit edildi.
-Adiyaman bölgesinde yüksek basinçli ve çok zengin dogalgaz yatagi bulundu.
-Flash TV'de bir açik oturuma konuk olarak katilan Prof. Dr. Anil Çeçen, su bilgiyi vermistir: "Zamanin Cumhurbaskani Cevdet Sunay'a Sovyetler Birliginin o devirdeki Ankara Büyükelçisi, uzaydan yaptiklari arastirmalarda, Türkiye'nin çok zengin petrolyataklarini tespit ettiklerini ve bunlarin birlikte çikarilip isletilmesini teklif etti."
-Hakkâri ilinde, 3000 metre derinlikte Shell firmasinin 1991 yilinda açtigi ve "burada petrol yok" diyerek terkedilen kuyuda, zengin petrol damarina rastlanmistir.
-Geophysical Institute of Israil adli sirket, yaptigi arastirmalarda Trakya'da çok zengin dogalgaz, Diyarbakir'da ise petrol sahalari oldugunu açiklamistir.
-TPAO'nun 20 yil önce terkettigi kuyulari alan özel sektörümüz, halen basarili bir sekilde isletmektedirler.

Basta DPT olmak üzere TPAO yetkilileri de halkimizi, Türkiye'de petrol olmadigina inandirmaya çalismaktadirlar. DPT, Türkiye'de petrol çikarilmasinin son derece pahali ve riskli oldugunu söylemektedir. Bütün gerçekler ortadayken bu nasil bir söylemdir? Halbuki dünya petrol devletleri sunlari söylemektedir: "TÜRKIYE, TÜRKLERE BIRAKILMAYACAK KADAR, KIYMETLI BIR ÜLKEDIR."
Bes sahifelik rapordan alinan bu gerçekler göstermektedir ki; resmî bilgi ve kaynaklara göre Türkiye, dünyanin en zengin petrol rezervlerine sahip bulunmaktadir.